Blog

Bir Yabancı Tanıklık: Ali Kazma

19 Ekim 2021 Sal

Ali Kazma’nın Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndaki Dört Eseri Üzerine Bir Deneme.

DENİZ CAN
denizdcan@me.com

Bir video yapıtı değerli kılan nedir? Onu üreten sanatçının dünya çapında saygın kabul edilen sanat etkinliklerinde yer alması ya da eserlerinin önemli koleksiyonlara dahil edilmesi mi? Üzerine konuşmalar düzenlenmesi veya defalarca yazılar yazılmış olması mı? Yapıtın konusu, içeriğin işlenme şekli ya da belki biçimsel özellikleri de eserin değerini doğrudan etkilemiyor mu? Keza lens bazlı eserlerde ışık, kompozisyon, çizgi, nokta, form, şekil, doku gibi öğelerin öneminin sıkça tekrarlanması da buna delâlet değil mi?.

Oysa bana göre görsellik kadar eserin temas ettiği kişide yarattığı duygu, uyandırdığı anılar da eserin değerine katkıda bulunur. Dahası, sanatçının kültürün dönüşümü üzerindeki etkisine değinen Michael Hutter der ki, “Kültürel yeniliğe kaynaklık eden şeylerin yaratımı genellikle eser kaleme almış, performe etmiş ya da şekillendirmiş olanlara atfedilir (…) Sanatçının kişisel, düşünsel ve fiziksel katkısının [bu kültürel yenilikle] ilişkisi tartışılmazdır.” 1 Bu bakımdan, kültür anlamında belleği kümülatif bir alan olarak kabul edersek, oradaki karmaşanın içinden özenle belirli parçaları seçmeyi ve onlara yeni anlamlar katmayı beceren eserlerin yeri bir başkadır. Kimi eser vardır ki, satırlarca anlatıma, kelimelere ihtiyaç duymadan bildiğimiz, aşina olduğumuz imgeleri alır ve onlarla bilmediğimiz hikayeler anlatır. Böyle yapıtlar, hafızamıza bir olta atarlar, sonra da o oltaya takılan imgeye bizi yabancılaştırıp yeni bir anlam ve bir anlatım çıkarırlar ortaya. Var olan tüm algımızı yerle bir edip, bizi bilinenin dışındakine inandırmayı becerirler. Bu bir kandırmaca değildir. Aksine algımız genişler ve başka perspektifler kazanırız. Bir eserin gücü nedir derseniz eğer, kanımca, sıradanın ötesine götürmektir izleyicisini.

Günlük yaşantılarımızda ne kadar zaman ayırıyoruz gördüklerimizi sindirmeye? Bir imgeyi mütemadiyen bir başkası ve hemen ardından bir diğeri takip ediyor. Bu maruz kaldığımız görüntü bombardımanında durup düşünmeye ve ardında yatan olası hikayelere kulak vermeye zamanımız kalıyor mu? Bütün bu düşünceler eşliğinde izliyorum Ali Kazma’nın yapıtlarını. Bu yapıtlarda insanı çeken çok şey var ama nedir bunlar? Her sahneyi adeta havada asılı kalan ve yavaşça süzülen bir toz zerresinin gözünden izliyorum. Artık bir insanın gözünden değil de bu gezegenin gözlemcisi bir başka varlığın gözünden izlediğim için olan biteni, gördüklerimi yavaşça sindirmeye vaktim var. Tıpkı bir anatomi dersinde insan bedenine yabancılaşmam gibi, kuzey buzdenizinin üzerindeki bir adada saklanan tohumlara yabancılaşıyorum. Akıp giden görüntülerdeki imgelere yabancılığıma rağmen, oradaki süreçlerin en yakın tanığına dönüşüyorum.

Ali Kazma, farklı zamansal ve mekânsal bağlamlar içinde odağa taşıdığı insan bedeninin kabiliyet ve potansiyellerine dair bir harita seriyor önümüze. 2 Bu harita üzerinde yer alan çeşitli işlere ilişkin süreçler birer arayüz görevi görüyorlar. Her biri kendine has bir iş yapan bu bedenlerin ve eylemlerinin mekânlara bıraktığı izleri huşu içerisinde izlerken, aslında estetik olarak tanımlanmayacak işlerin bile icrasının ne kadar büyüleyici manzaralara gebe olabildiğini hayretle fark ediyorum.

Ali Kazma’nın Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’na dahil olan eserleri, sanatçının pratiğini neredeyse kapsayıcı nitelikte. Yokluk (2011), Yazılı (2011), Yeraltı (2016) ve Elektrik (2017) sanatçının son on yıla yayılan üretim yolculuğuna bizleri ortak ediyor. Tüm bahsi geçen eserlerde türümüzün gezegen üzerindeki faaliyetlerinden geriye kalan izleri görmek mümkün. Adeta fosilleşen bir zaman olgusu ile insanın üretimi ve yaşayış biçimleri mekânlara işliyor. 3 İnsanların arasına karışarak, insan performansını takip ettiği sabit olmayan kamera kullanımları haricinde Ali Kazma’nın eserlerinin geneline mekanik bir “şeylerin gözünden” bakma hissi hâkim: Sanatçı, bir tripod üzerine yerleşen kameranın sağladığı mesafeli ve statik bakış açısından gezegeni belki de en çok dönüştüren ve değiştiren insanın kalıntılarını sunuyor bizlere. Yazının başlığı da işte buradan geliyor; yabancısı olduğumuz hallerimize tanıklık ediyoruz.

Zamanın fosilleşmesine değinmişken, Yazılı (2011) üzerine de birkaç cümle yazmadan geçemeyeceğim. Akıp giden görüntüler, bu eserde bir zaman nehrinde akıntıya ters yüzmemize imkân tanıyor. Haliyle, bu yapıt için Kazma’nın eserlerinde gündeme gelen fosilleşme kavramının istisnası denebilir. Eser bağlamında insan doğasının kalıntısı denebilecek bir öğe varsa o da, insanın düşünsel sürecinin metindeki tezahürü. Sanatçı kendi okuma, algılama ve yorumlama sürecini alıntılamalar aracılığıyla görünür kılıyor ve yine insana dair bir kayıt ortaya koyuyor. İnsanlık tarihi boyunca zamana meydan okuyan ve insan yaşantısına ayna tutan metin, küllerinden yeniden doğuyor. Anlatım ve aktarım, tutuşan kağıda rağmen döngüsel olarak devam ediyor. Diğer yandan, dilin ve anlatımın sürekliliği karşısında maddi olanın geçiciliği de tutuşan kağıt vasıtasıyla bir kez daha hatırlanıyor.

 

1- Throsby, C D., and Michael Hutter. “FOUR: Creating Artistic from Economic Value, Changing Input PRices and New Art.” Beyond Price: Value in Culture, Economics, and the Arts, University Press, Cambridge, 2008, pp. 60. Orijinal metinden tercüme edilmiştir. Hutter, her ne kadar bu metinde sanatçının kişisel katkısının ötesindeki değeri ele almaya niyetlense de, eserin üretim sürecinde sanatçının katkısının net bir tanımını yapmış ve bunun eserin değerine etkisini açıkça ifade etmiştir.

2- Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu Cilt 3, Emre Baykal & Ali Kazma röportajında eserlerin insan yaşamı için bir harita yaratma potansiyeli ifade edilir.

3- “Bilsart - Video Sanatını Konuşuyoruz Hafıza, Mekân Ali Kazma Moderatör: Nazlı Pektaş.” Bilsart İstanbul / Video Sanatını Konuşuyoruz, Bilsart İstanbul, 13 Şubat 2020, https://www.youtube.com/watch?v=AKXa4uJIC3I. Erişim tarihi 2021.

 

YAZAR HAKKINDA
Deniz Can
İzmir’de 2011 yılında program koordinatörlüğünü üstlendiği KKSM ile sanat sektörüne dahil olan Deniz Can, burada yerel yönetimler, kültür kurumları ve üniversitelerin desteğiyle aylık çıkardığı rotalar üzerindeki sergilerin anlatım eşliğinde gezildiği ilk Sanat Rotası etkinliklerini gerçekleştirdi. Etkinlik serisi, bugün kurucu ortağı olduğu deneyimsel sanat girişiminin tohumlarını attı. Sanat ve izleyici deneyimi odaklı çalışmalarını İstanbul, İzmir ve yurt dışında sürdüren Can, İzmir’de kuruma bağlı edindiği küratörlük tecrübesini bağımsız olarak sürdürmek üzere İstanbul’a yerleşti. Özel İzmir Amerikan Koleji, Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan Can, akademik yazım alışkanlığını profesyonel olarak sürdürmektedir.

Sayfayı Paylaş