Doug Aitken’in İçimdeki Şehir (2024) sergisi, modern kent ritimlerini ve bireyin mekânla ilişkisini sorgulayan bir deneyim. Oktay Orhun, “ritimanaliz” ve “yok-yer” kavramları üzerinden sanatçının sinematografik yaklaşımına derinlemesine bir bakış sunuyor.
Doug Aitken’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi İçimdeki Şehir (2024), Borusan Contemporary'de ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Çok yönlü bir sanat direktörü olan Jérôme Sans’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, Aitken’in disiplinlerarası sanat pratiğini örnekleyen işleri bir araya getiriyor. 1968’de Kaliforniya’da doğan Aitken, çağdaş sanata, özellikle video sanatına getirdiği yenilikçi yaklaşımıyla tanınıyor.
Aitken, üretken olduğu kadar öz farkındalığı yüksek bir sanatçı. Dolayısıyla onun çalışmalarıyla ilişki kurmanın en kolay yolu yapıtları kadar, kendisinin verdiği söyleşileri incelemek olacaktır. İçimdeki Şehir ile ilgili oldukça iyi bir söyleşi Art Unlimited’ın Kasım-Aralık 2024 sayısında yayımlanmıştı. İbrahim Cansızoğlu’nun gerçekleştirdiği bu söyleşide öne çıkan bazı cümleler var ki bunları hem İçimdeki Şehir sergisi bağlamında hem Doug Aitken’ın sanatına bütünlüklü bir bakış atmak amacıyla irdeleyebiliriz.
Bu incelemeyi tutarlı bir şekilde sürdürebilmek için sanatçının diğer metinlerine, çalışmalarına ve söyleşilerine de başvurmak gerekir. Bu bağlamda, sergiye eşlik eden aynı adlı kitapta yer alan ve Borusan Contemporary Direktörü Kumru Eren tarafından kaleme alınan metin de dikkat çekicidir. Eren’in yazısı, birazdan bizim de ele alacağımız kent ve birey ilişkisini Konstantinos Kavafis’in melankolik bir şiiriyle betimler. Bu şiirle Aitken’ın işleri arasındaki ilişki, Gilles Deleuze ve Félix Guattari’nin kitaplarında öne çıkan “yersizyurtsuzlaşma” kavramıyla kurulur. Tekrardan kaçınmak için biz burada –Eren’in gayet yerinde kurduğu bu kavramsal bağlantıyı reddetmeden– olası başka iki güzergâhı takip edeceğiz.
Doug Aitken, uyurgezerler, 2007.
Sergiden görünüm; © Doug Aitken, Sanatçının izniyle; 303 Gallery,
New York; Galerie Eva Presenhuber, Zürih; Victoria Miro, Londra; Regen Projects, Los Angeles. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.
Bunlardan ilki Marc Augé’nin “yok-yerler” kavramı, diğeri ise Henri Lefebvre’in mekân, zaman ve gündelik hayat üzerine geliştirdiği “ritimanaliz” yaklaşımı. Bu iki yaklaşımı tercih etmemizin temel nedeni, özellikle mimarlık düşün alanında yaygın biçimde benimsenmiş olmaları. Sonuçta Aitken, medyumları ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin, her şeyden önce mekânla çalışan bir sanatçı. Ancak onun mekânla kurduğu ilişkinin daima akışkan olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Ritimanaliz bu noktada da bize ayrıca yardımcı olabilir. Doug Aitken’ın bir diğer belirgin özelliği bu akışkanlıkla da ilişkili olarak video sanatının döngüselliğinin dışına taşan sinematografik bakışı ve anlatı tercihleri olduğundan, sinema ve sanat ilişkisi bağlamında Heinz Peter Schwerfel’in Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi kitabında Aitken’ın videolarına odaklandığı kısma değineceğiz. Yine bu bağlamda sanatçının, sinema alanında Werner Herzog’dan Alejandro Jodorowsky’e kadar geniş bir yelpazede 26 yaratıcı isimle yaptığı söyleşileri içeren Broken Screen kitabına da ayrıca bakabiliriz. Burada Aitken’in muhataplarına yönelttiği sorular, onun önem verdiği noktaları kavramamız açısından kuşkusuz önemli ipuçları sunar. Son olarak aynı aksta yer alan ve doğrudan uyurgezerler’in (2007) MoMA’daki ilk gösterimi sırasında basılan kitaba da odaklanacağız. Yine de her yazı, yazarının tasasını heybesinde taşır; bu yazının da İçimdeki Şehir’de başka ne yaşanabileceğine dair bir beklentiyle sonlanacağını en baştan okura belirtmeliyiz.
Aitken-Cansızlıoğlu söyleşisinde sanatçı bir soruyu, soruyla yanıtlar: “Huzursuzluk kalıcı bir duruma dönüştüğünde ne olur? Bence bu giderek daha fazla büründüğümüz bir durum.” 1 Bu retorik yanıt sergideki pencereler (2007) çalışmasıyla ilgili soruya istinaden dile getirilmiştir ve konu edilen fotoğrafların yersizlik hissine vurgu yapar. Aitken’ın sanatına uyum sağlamanın ilk yolu sahiden ortak paydasında buluştuğumuz bu kalıcı huzursuzluk hissi olabilir. 2 Doug Aitken: 100YRS kitabının önsözünde Francesco Bonami “Los Angeles yakınlarında, Pasifik Okyanusu kıyısındaki küçük bir tatil beldesinin pastoral ikliminde ve dingin sosyalliğinde büyümesine,” ve üstelik “karşı-kültürün kazandığı özgürlüklerden para kazanabilen nesle ait olmasına” karşın sanatçının her bir eserinin “her birimizin içinde saklı kaçınılmaz olan yalnızlığın pençesinde kapanmış insan ruhunun derinliklerinden anlatılan bir hikâye” olduğunu vurgular. 3 Bu vurgu açıkçası önemli bir tespitle sonlanır: “Aitken’in imgeleri, çağdaş Batı toplumunun evreninde yalıtılmış bir göçebe gibi dolaşan çağdaş öznenin hikâyesini anlatmaktadır.” 4 Bu hikâye nerede geçmektedir? Söz konusu pencereler olduğunda mekân silikleşmekte, bir “yok-yer” hâline gelmektir. Fransız antropolog Marc Augé tarafından geliştirilmiş bir terim olan “yok-yer”, modern dünyada kimlik, tarih veya anlam üret(e)meyen, insanlarla derin bir bağ kurul(a)mayan geçici mekânları tanımlamak için kullanılır. Havalimanları, alışveriş merkezleri, otoyollar, otel lobileri gibi yerler “yok-yer” olarak kabul edilir. Bu mekânlar, bireylerin yalnızca işlevsel amaçlarla bulunduğu, kimliksiz ve geçici alanlardır. Augé’ye göre bu tür yerler, küreselleşme ve moderniteyle birlikte artmıştır ve bireyler üzerinde aidiyetsizlik hissi yaratırlar. “Yok-yer” kavramı, mekânın sosyolojik ve antropolojik bağlamda nasıl anlam kazandığını sorgulayan önemli bir kavramdır. Ne var ki ilk formüle edildiği biçimiyle bu kavram konu edilen mekânlardaki öze dönüş imkânını ıskalamış görünmektedir. Doug Aitken ise tam da bu noktada bir imkân görmüştür: Modern insanlığın sürgit huzursuzluk paydasında tekil bireyler olarak kendine yönelme imkânı. Doug Aitken’ın neredeyse tüm çalışmalarının altlığı sayılabilecek bu durumun erken bir çıktısı iki kere düşünme II (2006) eseridir. Yıllar önce Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonuna akıllıca katılmış bu eser, hareketli bir sekans boyunca ilerleyerek üst üste binen eşmerkezli iki daireden oluşan bir neon heykel olarak yorumlanabilir. Ama daha önemlisi burada sözü edilen imkânın estetik soyutlaması, anın özüne yönelen soyut ifadesi vardır. Bu ifade hâliyle beklentiyi/durumu bir altlık olarak görmenin yanı sıra formu da bir altlık hâline getirir.
Benzer bir yorumu iki kere düşünme II ile ilişkilendirilebilecek ve Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu siparişi olan Yükselen Merdiven (2024)için de yapabiliriz. Bu noktada Aitken ne diyor, tekrar ona bakalım: “Sanırım yansıtma doğru kelime. Bence buradaki sergide, bir bakıma, birbirleriyle gerçekten dans ediyorlar; ikisi de kinetik sanat eserleri.” 5 Aslında eserlerin kinetik yapısı ile Aitken’ın tüm çalışmalarında karşımıza çıkan hareketin bir ritim, bir ahenk kazandığı anların özellikle gösterilmesi ya da tersinden hareketin askıya alınması ile şimdinin hareketle ilişkisinin vurgulanması konu edilen çalışmalarda da vardır. Esasen bu vurgu onun güncel sanata yaklaşımının bir diğer vurgusunu karşılar: “Bence çağdaş sanatı yeni bir dil oluşturmanın yolu olarak kullanabiliriz: Gerçek zamanlı ve şimdiki zamanla birlikte hareket etmemize yardımcı olan bir dil.” 6 Aynı yorumu Kerry Brougher’ın Aitken için Doug Aitken: 100YRS kitabındaki Out of Time başlıklı yazısında da okuruz: “Aitken, zamanı yalnızca bir konu olarak ele almakla kalmaz, aynı zamanda zamanın medyanın kendisiyle nasıl ilişkili olduğunu da inceler. Bu yaklaşım, filmin doğası sayesinde mümkün hâle gelir: film, zaman içinde gelişir; böylece zaman, hareketli görüntüye gömülür ve ondan ayrılamaz hâle gelir.” 7
Konu filme geldiğinde gönül rahatlığıyla uyurgezerler’e geçebiliriz. Burada zamanı mekânla bütünleştirerek, izleyicilere zamansal ve mekânsal bir deneyim sunduğu, kendisinin geleneksel doğrusal anlatıların aksine, zamanı parçalayarak ve yeniden birleştirerek çalıştığı, bu yaklaşımın zamanın akışkan ve doğrusal olmayan doğasını vurguladığı, bekleme ve süreklilik arasındaki ilişkinin tüm bu düzlemde öne çıktığı, bekleme durumunun izleyiciye zamanın geçişini ve sürekliliğini deneyimlettiği, ilk etapta akla gelen bilindik yorumlardır. 8 Kendisi bunu başka bir yerde şöyle dile getiriyor: “Doğrusal olmayan yapılar zamanı keşfetmenize, yavaşlatmanıza, geri çekmenize ve tek bir anın iç işleyişini ortaya çıkarmanıza olanak tanır.” 9 Tüm bu yorumlar, özellikle hareketin dondurulması, bekleme ve süreklilik ilişkisi 2018 yılına üretilen 3 Modern Figür (nefes almayı unutma) için de geçerlidir. Burada izleyicinin deneyiminin özellikle kurgulandığı fark edilmelidir. Ama zaten bu, Aitken’in duyarlı olduğu ve dikkat kesildiği bir konudur. Bu, zamanında Pipilotti Rist'e aynı konuyu şevkle sormasından bellidir: "Mekânı izleyicinin deneyimini düzenlemenin bir yolu olarak mı düşünüyorsunuz, yoksa öncelikle hareketli görüntüye mi odaklanıyorsunuz?” 10
Şu ana kadar dile getirilen tüm yorumların odağında modern kent ve onun içinde devinen insanın yer aldığını ayrıca dile getirmeye sanırım gerek yok. Tam şu noktada Henri Lefebvre'in “ritimanaliz” yaklaşımını yazımızı sonucuna ulaştırmak için yardıma çağırabiliriz: “Ritimanaliz”, mekân, zaman ve gündelik hayatın ritmik etkileşimlerini inceleyen disiplinler arası bir yaklaşımdır. Aitken’ın eserleri de modern yaşamın karmaşık ritimlerini, tekrar eden döngülerini ve bu ritimlerin birey üzerindeki etkilerini görsel ve işitsel olarak ifade eder. Lefebvre’e göre ritim, tekrar ve farklılık arasındaki diyalektik bir ilişkidir. Ritim, sadece mekanik bir tekrar değil, aynı zamanda bu tekrarın içinde barındırdığı farklılaşma ve değişimi de içerir. Aitken’ın sanatında da tekrar eden imgeler, sesler ve hareketler, modern hayatın monotonluğunu ve döngüselliğini yansıtırken bu tekrarların içindeki küçük değişiklikler ve varyasyonlar, bireysel deneyimlerin ve algıların zenginliğini ortaya koyar. Örneğin Aitken’ın video enstalasyonlarında sıkça kullandığı tekrar eden şehir manzaraları, trafik akışları ve insan figürleri, gündelik hayatın ritmini oluşturur. Ancak bu tekrarların içindeki anlık değişimler, ışık oyunları, ses efektleri ve farklı kamera açıları, izleyiciye her anın benzersizliğini ve geçiciliğini hissettirir. Heinz Peter Schwerfel, Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi kitabında bu durumu Aitken’in Electric Earth (1999)çalışması üzerinden açıklar ve şu sonuca ulaşır: “Epizodlar eşzamanlılığa düşmeden örtüşebilmektedir.” Schwerfel, bu örtüştürmenin “sinemada hikayeleri hem bağlayan, hem ayıran bindirmenin etkisinin” video yerleştirmelerindeki kimi inceliklerle yeniden yorumlanması olduğunu yakalamıştır. 11 Bunu Borusan Contemporary içindeki sergide Bayraklar ve Enkaz (2021) videosunda da görmek mümkün. Hem video kanallarının açılı yerleşimi, hem de kimi zaman örtüşen, kimi zaman ayrışan içeriği epizodların bahsedilen şekilde örtüşebilmesini mümkün kılmıştır.
Ritimanaliz bağdaştırmasına devam edelim: Lefebvre’nin ritimanalizi döngüsel (doğal) ve doğrusal (toplumsal) ritimler arasındaki etkileşimi vurgular. Döngüsel ritimler, doğanın tekrar eden olayları (gün, gece, mevsimler) ile ilgiliyken, doğrusal ritimler, insan yapımı süreçler (çalışma, üretim, tüketim) ile ilişkilidir. Aitken'ın sanatında bu iki ritim türü sıklıkla iç içe geçer ve birbirini etkiler. Sözgelimi yine Bayraklar ve Enkaz’da bunu sezeriz: Doğal döngüler (gün doğumu) ile insan yapımı doğrusal yapılar (otoyollar, binalar) bir araya gelir. Bu, doğa ve kültür arasındaki gerilimi ve uyumu yansıtır. Ritimanaliz, farklı ritimlerin bir arada bulunması olan poliritmi kavramını kullanır. Aitken'in çoklu ortam enstalasyonları, farklı seslerin, görüntülerin ve mekânsal unsurların bir araya gelmesiyle poliritmik bir yapı oluşturur. Bu, gündelik hayatın karmaşıklığını ve çok yönlülüğünü yansıtır. Öte yandan bu çok yönlülüğün geçici ama mutlak bir uyuma doğru aktığı sezilir. uyurgezerler belki bunun en ünlü yansımasıdır. Cansızoğlu söyleşisinde pandemiyi, “mutlak bir evrensellik anı” olarak şevkle tanımlaması belki de bu yüzdendir. 12
Bu noktada uyurgezerler’e belki geri dönülebilir ama bu çalışmayla ilgili hem yukarıdaki açıklama şimdilik yeterlidir hem de çok sayıda yoruma ulaşmak olasıdır. Burada yalnızca bu sergi özelinde ilk kez kapalı bir mekânda yer alan yerleştirmenin aynalar aracılığıyla katmanlaştırılmasının küratör Jérôme Sans’ın hanesine bir artı olarak yazdığını yorumumuza ekleyelim. O hâlde Bayraklar ve Enkaz’da kalarak yazıyı bitirelim: Sonuçta Lefebvre'in ritimanalizi, gündelik hayatın eleştirisini destekler. 13 Aitken'in çalışmaları da modern yaşamın ritmini, tüketim kültürünü ve medyanın etkisini eleştirel bir şekilde inceler. Sanatçı, izleyicileri kendi gündelik yaşamlarının ritmini sorgulamaya teşvik eder. Cansızoğlu söyleşisinde bunu pankartların “Bir tür direnişi anlatan, soru soran bayraklar olduğunu hissettim” ifadesiyle de doğrular: “Kendi kendime düşünmeye başladım, belki bunlar bayrak ya da pankart değildi, hepsi birer sığınaktı ve kendini korumaya yönelik şeylerdi. Bu eserler duvarların dışına da taşabilir ve şehrin her yerinde var olabilecek performanslara dönüşebilirdi.” 14
Dikkat edelim, Doug Aitken çoğu mahir ve kabul görmüş sanatçı gibi performatif olanın sorguladığı alanı (toplumsal olanı yadsımadan da olsa) birey düzlemine çeker. Bu neredeyse tüm söyleşilerinde ve yazılarında karşımıza çıkan bir durumdur. Üstelik bu, onun kendi kariyerini inşâ ettiği dönem ve dünya için elbette anlaşılırdır. Öte yandan dünyanın değişmekte olduğunu, hatta bu değişimin korkutucu bir hâl aldığına da ayrıca dikkat etmeliyiz. Değişimin yönünü belirleyecek olan ise kendi ritimlerini, kendi hayallerini ve ufuklarını şu ya da bu şekilde buluşturacak –Doug Aitken’ın yakaladığı gibi– şimdiki zaman insanlarıdır. Gerçekten de “Bu kent peşini bırakmayacak 15 diyen Kavafis’in şiirinde geçtiği gibi başka bir kent bulmak mümkün değildir. Ama kenti yıkmak ve onu yeniden inşaya girişmek de bir olasılıktır. Ve mutlak bir evrensellik anı olarak bayrakların ve pankartların peşi sıra dalgalandığı bir gösteri, hatta kim bilir, bir devrimden daha güzeli yoktur. O gün gelene kadar, Borusan Contemporary'nin Perili Köşk’teki Doug Aitken sergisi merak ve keşif duygusuyla gezilebilir.
1- Cansızoğlu, İbrahim (2024). Doug Aitken ile Söyleşi: "Olağan Zaman Kodunu Kırmak", Art Unlimited (Sayı: 84), Kasım-Aralık 2024, s. 67.
2- Sanatçı bu derdini “Modern hayatın bu kasırgasının sakin merkezinde mi duruyoruz, yoksa türbülansına mı adım atıyoruz? Ve bir seçeneğimiz var mı?” sorusuyla daha önce de irdelemiştir: Broken Screen kitabı projesinin tüm çıkış noktası ona göre bu meseledir; bkz. Aitken, D. (2006). Doug Aitken (ed.), Broken Screen: 26 Conversations with Doug Aitken, Distributed Art Publishers, 2005. Distributed Art Publishers (DAP), s. 6.
3- Bonami, Francesco (2013). “Foreword”, Doug Aitken: 100YRS (ed. Karen Marta) içinde. Rizzoli International Publications, New York: USA, s. 12. (Çeviri yazar Oktay Orhun tarafından yapılmıştır.)
Doug Aitken’ın doğum yılı olduğu için kendisinin nasiplenemediği küresel gençlik ve işçi hareketlerini ve bu ilerici hareketlerin sönümlenişini göz önünde bulundurarak sanatçının 2011 tarihli 1968 (Broken) çalışmasını bir de bu gözle değerlendirebiliriz sanırım. Çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz: Doug Aitken, 1968 (Broken), 2011; 303 Gallery, New York.
4- A.g.e.(Çeviri yazar Oktay Orhun tarafından yapılmıştır.)
5- Cansızoğlu, İbrahim (2024). Doug Aitken ile Söyleşi: "Olağan Zaman Kodunu Kırmak", Art Unlimited (Sayı: 84), Kasım-Aralık 2024, s. 67.
6- A.g.e., s. 70.
7- Brougher, Kerry (2013). “Out of Time”, Doug Aitken: 100YRS (ed. Karen Marta) içinde. Rizzoli International Publications, New York: USA, s. 94. (Çeviri yazar Oktay Orhun tarafından yapılmıştır.)
8- Bu bağlamda sırasıyla şu iki katalog içindeki makalelere bakılabilir: Aitken, D. (2001). Notes for new religions. Hatje Cantz Verlag. ve Aitken, D. (2007). sleepwalkers. The Museum of Modern Art in association with Creative Time.
9- Aitken, D. (2006). Broken Screen: 26 Conversations with Doug Aitken, Distributed Art Publishers (DAP), s. 12. (Çeviri yazar Oktay Orhun tarafından yapılmıştır.)
10- A.g.e, s. 231. (Çeviri yazar Oktay Orhun tarafından yapılmıştır.)
11- Schwerfel, H. P. (2013). Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi. RES Yayınları: İstanbul. s. 168.
12- Cansızoğlu, İbrahim (2024). Doug Aitken ile Söyleşi: "Olağan Zaman Kodunu Kırmak", Art Unlimited (Sayı: 84), Kasım-Aralık 2024, s. 67.
13- Ritimanaliz kavramına ilişkin detaylı okuma için, bkz. Lefebvre, H. (2017). Ritimanaliz (çev: Ayşe Lucie Batur). İstanbul: Sel Yayınları.
14- Cansızoğlu, İbrahim (2024). Doug Aitken ile Söyleşi: "Olağan Zaman Kodunu Kırmak", Art Unlimited (Sayı: 84), Kasım-Aralık 2024, s. 67.
15- Kavafis, Konstantinos (1995). Kent (Şiir). Bütün Şiirlerinden Seçmeler (çev. Edral Alova, Barış Pirhasan, Yunanca aslından gözden geçiren Marianna Yerasimos) içinde. Kavram Yayınları: İstanbul, s. 53.