Blog

Yapıt Okumaları Dizisi IV -
Burak Bedenlier: Görgü Tanığı

13 Nisan 2021 Sal

Yapıt Okumaları Dizisi, mevcut sanat eleştirisinde ve kendi yazma pratiğimde gözlemlediğim bir eksiklikten doğdu: Sergi eleştirileri, röportajlar ve monografik sanatçı okumaları yapılsa da, tek bir yapıta odaklanarak onu analiz etmek, yorumlamak, yani bir yapıt okuması yapmak daha az rastladığımız bir eleştiri biçimi.

Yapıt Okumaları Dizisi’nde, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan, merak ettiğim, peşine takılmak ve de üzerine düşünmek istediğim yapıtlara tekil olarak odaklanıyor, bu yapıtlar üzerine metinler üretmeyi hedefliyorum. Bu metinlerden beklentim, yeni ve deneysel olmaları, yapıtı donatmaktan ziyade yapıta taze bir bakış açısı getirmeleri ve hem beni hem de okuru daha önce uğramadığımız yerlere götürmeleri.

Burak Bedenlier’in Görgü Tanığı adlı işinin ilgimi çekmesinin sebebi, sanatçının başka işlerinde de saptanabilen çocuksuluk. 1 Tuval üzerine karışık malzemeyle yapılan iki boyutlu bir işle karşı karşıyayız. Bedenlier, heykel formasyonu almış olsa da, iki boyutlu işler de üreten bir sanatçı.

Görgü Tanığı’nın, fantastik, çocuksu, içgüdüsel bir ruhu var. Zengin bir anlatım ve ayrıntıcı bir üslupla resmettiği, 150x100 cm ölçülerindeki tuval, yatay olarak beş ayrı alana ayrılmış gibi. Bedenlier kompozisyonunu, 2005-2018 tarihleri arasında ürettiği,14x9 cm boyutlarında, desen ve eskizlerini içeren defterlerinden aldığı tekil figürleri bir araya getirerek kurmuş. 2

Burak Bedenlier, Görgü Tanığı, 2010.
Tuval üzerine karışık teknik, 150x100 cm.
Düş Suda sergisinden görünüm.

Resmin odak noktasının, en üstte ve ortada duran figür olduğunu söyleyebiliriz. Gövdeden yukarısını, cepheden gördüğümüz bu figür dışında resimde pek çok insan figürü var. Upuzun boyunlar, daracık omuzlar, amorf kafalar…Resmi ilk bakışta çocuk resmine yaklaştıran da bu. Çocukların, genellikle 2 ile 4 yaş arasında “karalama” döneminin ardından en çok çizdiği figürün insan olduğunu biliyoruz. Çocuk resimlerinde insan figürünün çoğu zaman “eksik” temsil edilmesiyle Görgü Tanığı arasında bir yakınlık söz konusu: Bedenlier’in resminde yer alan insan figürlerden birinin tek eli yok, bir diğerinin dört parmağı var. Merkezdeki figürün elleriyse, Tim Burton’ın Makas Eller filmindeki ana karakteri çağrıştırıyor.

Sanatçının, tuval yüzeyinin her yanını doldurması da, çocuk resimleriyle bir paralellik içinde. Nitekim, çocuklar, resimde göstermek istedikleri pek çok ayrıntıyı kağıtta boş yer kalmayıncaya kadar doldurma eğilimi gösterir. Görgü Tanığı’nın çok açılı perspektif özelliği; cepheden, profilden, kuşbakışı görünümleri içermesi, boy hiyerarşisi gibi özellikleri de resmin çocuksu yapısını pekiştiriyor.

Çocuk resimlerinin bir özelliği olan “düzleme” 3 de Bedenlier’in resminde de karşımıza çıkıyor. Masanın üstünde yer alan bir kartta uzay gemisine benzeyen bir form var, altındaysa “ihtimalsizlik motoru” yazıyor. İlk etapta, ihtimallerin sonsuzluğu üzerine, sanatçının fantezisinde var olan bir alet olduğunu düşünüyorum. Araştırınca Otostopçunun Galaksi Rehberi kitabında, Altın Kalp uzay gemisinde bulunan, olabilme ihtimali sonsuz olan olayları gerçek yapabilen bir alet olduğunu öğreniyorum. Yıldızlar, evrenler arasındaki mesafeleri birkaç saniyede kat edebilen bir alet... Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni okumadım, ancak bu resmin dünyasına girmeme engel değil. Aletin hayal gücüne tabi kurgusuyla, çocuksu resimlerde gördüğümüz ihtimallerin zenginliği arasında da bir yakınlık var üstelik.

Burak Bedenlier, Görgü Tanığı, 2010.
Tuval üzerine karışık teknik, 150x100 cm.

Bedenlier’in ifadesindeki çocuksu arayışlar, 20. yüzyılın modernist ruhuyla örtüşüyor. 20. yüzyılın başlarında, modern sanatın öncüsü sanatçıların hemen hemen hepsinin karşı karşıya kaldıkları klişe cümleyi hatırlayalım: “Bunu bir çocuk bile yapar.” Çocukların başkalarına göstermek ve onaylanmak için değil, yalnızca kendileri için resim yapmaları, Pablo Picasso (1881-1973), Paul Klee (1879-1940), Jean Dubuffet  (1901-1985) gibi pek çok sanatçıyı etkiler. Picasso’ya atfedilen “Raphael gibi resim yapmak dört yılımı aldı, bir çocuk gibi resim yapmaksa tüm hayatımı” cümlesi bu bağlamda hatırlanmaya değer.

Renk ve form kaygısından uzak, içgüdüsel bir uğraş olan çocuk resmi, inşa edilen akademik kuralların, örneğin oran-orantının veya merkezi perspektifin yokluğu demektir. Çocuk resmi, temsilin reddi olarak 20. yüzyıl avangart sanatçılarının resimlerinde ve dünyalarında kendine yer bulmuştur. Paul Klee, Picasso gibi sanatçılar, başka çocukların resimleri kadar kendi çocukluk resimlerine de ilgi duymuşlardır. Bu konuda özgün araştırmalar ortaya koyan sanat tarihçi Jonathan David Fineberg (1946-), Paul Kandinsky, Paul Klee, Pablo Picasso, Joan Miró (1893-1983) gibi sanatçılara ait orijinal çocuk sanatı koleksiyonlarını ortaya çıkarmış ve çocuk sanatına olan özel ilgileri sayesinde bu sanatçıların üretimlerine dair derin bir inceleme alanı açmıştır. 4

Resmin odak noktasında yer alan ve sanatçının otoportresi olduğunu düşündüğüm figürün seyirciye değil, resmin dışına doğru merakla ve dikkatle bakması da ilgi çekici.

Resmin sağ alt köşesinde “Bystander” yazıyor; bu kelimeyi görgü tanığı şeklinde Türkçeleştirsek de aslında anlamını tam karşılamıyor. “Bir olayı gören, ancak olaya karışmadan kenarda duran kişi” olarak tarif etmek, kelimenin sosyolojik bağlamını daha iyi karşılayabilir. Kelime, pasif bir tanıklığa işaret ediyor; müdahil olabilecekken olmamayı imliyor. Psikolojiye “seyirci etkisi” olarak geçen kavram, başkalarının çevredeki varlığının, kişinin ihtiyacı olan birine yardım etme isteği üzerindeki engelleyici etkisi olarak açıklanıyor. 5

Bu başlık, kuşkusuz yapıtı okuma biçimimizi yönlendiriyor. Sanatçıya çalışmanın ismini sorduğumda şöyle açıklıyor: Bazen yapıta isim vermenin gereksiz olduğunu düşünmekle beraber, eğer yeni anlam alanları açma ihtimali varsa kullanmayı tercih ediyorum. Burada da aslında bu resmi oluşturan tek tek figürlerden sadece birini imleyen bu ismi, hem resmi karşısına alan izleyicinin halini, hem genel olarak insanların bizzat reel olaylara seyirci kalmaları ve son olarak, eyleyen olarak beni de seyirci haline getirdiği için verdim. Başka bir deyişle resmin bir tarafında ben, diğer tarafında izleyici duruyor ve aramızda kalan resim bu seyirci kalışın aracı oluyor.” 6

Ben bu yazıyı yazarken, sokaklarda kadınlar şiddete uğruyor ve müdahale edilmiyor; Türkiye’nin kadınların haklarını korumak için geliştirilmiş İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldığı bir gece ansızın resmi gazetede açıklanıyor. Pasif görgü tanıklığının yükü omuzlarımızda gittikçe ağırlaşırken, Burak Bedenlier’in Görgü Tanığı’na bakmak, onun hakkında düşünmek kaçınılmaz oluyor.

 

1- Literatürde çocuksu resimler naif resim, bu tarz resimler yapan sanatçılar da naif ressam olarak geçer ve çoğunlukla okullu değil, alaylı ressamları tarif etmek için kullanılır. Ancak ben “childlike” kelimesinin karşılığı olarak “çocuksu” kelimesini kullanmayı tercih ediyorum.

2- 23 Şubat 2021 tarihinde Burak Bedenlier ile yapılan yazılı görüşmeden.

3- İnci San, Sanatsal Yaratma, Çocukta Yaratıcılık, Ankara Tisa Matbaası, 1979.

4- Jonathan David Fineberg, When We Were Young: New Perspectives on the Art of the Child, University of California Yayınları, 2006.

5- Psikolog Bibb Latané ve John Darley, 1968'de ilk kez seyirci etkisi olarak adlandırdıkları acil durumlarda görülen bir davranış kalıbı tanımladılar. Latané ve Darley, 1964'te New York'ta Kitty Genovese'nin öldürülmesi olayında çoğunluğun tepkisizliğini inceleyerek bu kavramı geliştirdiler. Jamie L. Vernon, “Overcoming the Bystander Effect”, American Scientist dergisi, Temmuz-Ağustos 2016. https://www.americanscientist.org/article/overcoming-the-bystander-effect

6- 23 Şubat 2021 tarihinde Burak Bedenlier ile yapılan yazılı görüşmeden.

YAZAR HAKKINDA
Nergis Abıyeva (1991) İstanbul’da yaşayan sanat tarihçisi, sanat eleştirmeni, küratör. İTÜ Sanat Tarihi programında doktora yapan Abıyeva, 2014 yılında “Dadaizm’in Sürrealizm Üzerindeki İzleri adlı” lisans teziyle MSGSÜ Sanat Tarihi Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu, lisans eğitimi sırasında Brera Akademi’de öğrenim gördü. MSGSÜ Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat yüksek lisans programından “Tiraje Dikmen’in Sanatı ve Hayatı” başlıklı teziyle mezun oldu. 1950’lerde Paris’e giden ressamlar bağlamında Tiraje Dikmen konulu araştırmasıyla 2017 yılında SALT Araştırma Fonu’nu kazandı. 2015-2017 yılları arasında Maçka Sanat Galerisi’nin 40. Yıl Projeleri için arşiv sorumlusu olarak çalıştı ve arşiv sergilerinin düzenlenmesine katkıda bulundu. Görünmeyene Bakmak kitabının editör yardımcılığını üstlendi. 2017-2019 yılları arasında İstanbul merkezli özel bir koleksiyonda görev aldı. Nisan 2019-Aralık 2020 tarihleri arasında ARTER’de araştırmacı olarak çalıştı. 
Abıyeva’nın makaleleri 2015 yılından itibaren Sanat DünyamızVarlıkPRŌTOCOLLUMGenç Sanat DergisiIstanbul Art NewsBirikim, Argonotlar gibi süreli yayınlarda yayımlandı. Küratörlüğünü yaptığı sergiler arasında, Kendiliğinden/Per se (Bilsart, 2020); Olağanüstü denklikler, ince benzerlikler (Mixer, 2021) yer almaktadır. Abıyeva, 2017 yılından itibaren AICA (Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği) Türkiye üyesidir ve 2019 itibariyle modern ve çağdaş sanat üzerine seminer programları ve bağımsız dersler yürütmektedir. 

Sayfayı Paylaş