Blog

Sohbetler: Conrad Bodman

10 Ocak 2020 Cum

Borusan Contemporary’de 2018’de gerçekleştirilen “Universal Everything: Akışkan Bedenler” sergisinin misafir küratörü.

NAZ CUGUOĞLU
nazcuguoglu@gmail.com

Küratörün bir kurumun koleksiyonuna davet edilmesi çeşitli anlamlara gelebilir: Bir diyalog veya monolog, mevcut anlatıları yeni anlamlar ile tekrar tanımlamak ya da yeniden şekillendirmek için içlerini boşaltmak. Bu işbirlikleri, her iki tarafın da yatay düzlemde müttefikler olmasını, cömertliği gerektiriyor. Ancak bu şekilde kırılmış ilişkilerden oluşan dünyamızda bir alt-paylaşım müştereği mümkün oluyor..

Borusan Contemporary, son altı yıl içinde, bu olasılıkların doğması için giderek büyüyen yeni medya sanat koleksiyonuyla çalışmak üzere yedi küratörü bünyesine davet etti. Bu konuşma dizisi, her zaman dönüşmekte olan bir şehirde, mekâna özgülük ve zamansallıkla işaretlenmiş bu birleşme ve ilişkiler ağına verilen bir cevap niteliğinde.
– Naz Cuguoğlu

Naz Cuguoğlu: Borusan Contemporary için Universal Everything’ın solo sergisinin küratörlüğünü yapmaya nasıl karar verdiniz? Universal Everything’le daha önce çalıştınız mı? Sanatçı, tasarımcı, animasyoncu, müzisyen ve kod yazarlarından oluşan bir kolektifle çalışmak nasıldı? (Görünüşe göre çoğunlukla yeni işler gösterdiniz, işler bu bağlamda gösterilmek için mi sipariş edildi?)

Conrad Bodman

Conrad Bodman: Serginin küratörlüğünü yapmam için Universal Everything'in sanat direktörü Matt Pyke ve Borusan Contemporary beni davet etti. Universal Everything'ın çalışmalarını yıllardır izliyordum ama 2014'te Barbican Center'da düzenlenen, küratörlüğünü yaptığım Digital Revolution sergisinde yeni bir iş üretmeleri için Universal Everything’i davet ettim. Matt Together adlı oldukça başarılı bir interaktif iş üreterek sergiyi izlemeye gelenlerin özgün birer dijital çizim üretmesini sağladı ve böylece başkaları da bu çizimleri görebildi.

Universal Everything, Matt’in liderliğinde bir sanatçı kolektifi; üyelerin hepsi ses tasarımı ve animasyon gibi farklı becerileriyle kolektife katkıda bulunuyor. Hepsi çok yaratıcı insanlar. Universal Everything’in sergisinin kürasyonu bağlamında Universal Everything’in Sheffield’daki atölyesini sık sık ziyaret ettim. Matt ve takımıyla yakın bir şekilde çalışarak Borusan Contemporary’nin mekanına uygun işlerin üretimine destek oldum.

NC: Sergide Universal Everything’in insan formunu nasıl yorumladıklarını aktaran iki iş grubu var: Bir grup iş daha çok bireye odaklanırken, diğeriyse daha büyük bir kolektifin parçası olarak insan eylemini sorunlu hale getiriyor. Bu ayrımın sizin için ne anlama geldiğini ve bu temalar altındaki çalışmaları nasıl organize ettiğinizi anlatabilir misiniz?

CB: Sergide, Universal Everything'in yıllardır araştırdığı farklı konuları ilgili temalar altında organize etmek, sergiyi bireye odaklanan çalışmalarla tanıtmak ve daha sonra daha büyük bir kolektif üzerine odaklanan çalışmalara doğru devam etmek önemli görünüyordu. İkinci katta gösterilen çalışmalar, bireysel beden ve yeniden şekillendirme, dönüştürme ve uyum sağlama kapasitesine odaklanan Portre II, Yüce İnananlar II ve Yürüyen Şehir’dir. Bir sonraki çalışma grubu Kabileler ve Oluşum, daha büyük bir grup olarak toplandığında bireyin doğasını araştırıyordu. İki grup iki farklı alanda ayrı ayrı gösterilmiştir.

NC: Kurulum kararlarınızda Borusan Contemporary’nin mimarisi bir rol oynadı mı? Örneğin, Kabileler (2018), beyaz bir dairesel yapı içinde yerde, kolektif yeraltına açılan bir deliğe benzeyen ve senkronize hareket eden binlerce küçük insanın sergilendiği yerde gösterildi. Bu kararlar hakkında bize ipuçları verebilir misiniz?

CB: Borusan Contemporary’nin mimarisi, dairesel bir zemin projeksiyonu olarak gösterilmek üzere tasarlanan ve bu galeri için özel olarak üretilmiş Kabileler (2018) için belirleyici bir özellikti. Eserin’ İstanbul’da gösterilmesi için dairesel bir yüzey üretildi ve bu üretim İstanbul’da gerçekleşti. Ziyaretçiler, binlerce küçük insanın hareketini ve daha büyük bir kalabalığın parçası olarak nasıl etkileşimde bulunduklarını keşfetmek için yukarıdan aşağıya bakarak işe yaklaşıp inceleyebiliyorlardı. Bu iş oldukça ilgi çekicidir, insanların birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu araştırırken, aynı zamanda güzel bir meditatif etkiye de sahiptir.

NC: Serginin dördüncü katında, geleceğin nasıl görüneceğini araştıran eserleri bir araya getirdiniz. Akıllı Malzeme (2018) ve Makine Öğrenişi (2018) gibi çalışmalar, insan-makine işbirliği ve makine öğreniminin olanakları üzerine spekülasyon yapıyordu. Bu çalışmalar izleyicilere nasıl bir gelecek vaat ediyor?

CB: Akıllı Malzeme ve Makine Öğrenişi ilk defa Borusan Contemporary’de gösterildi. Universal Everything’in hali hazırda üzerinde çalışmakta olduğu, tasarım ve teknolojinin toplum üzerindeki etkilerini araştırdığı işlerin bir devamı niteliğinde. Bu tek kanallı işler insan ve makine arasındaki ilişkiyi irdelerken makinelerin yapay zeka üzerinden öğrenme yetisini üzerine düşünür. Dansçıların ve motion capture teknolojisinin kullanıldığı işlerde, hareketler haritalandırılır. Universal Everything’in Barbican Centre tarafından 2019’da sipariş edilen Future You işi bu kavramı bir adım öteye getirerek tamamen interaktif bir yapay zeka örneği kullanarak ziyaretçilerin hareketlerini takip eder ve tepki verir.

Universal Everything, Geleceğin Ekranları, 2016-2017.
Çok kanallı video.
Yaratıcı Direktörler: Matt Pyke, Mike Hughes. Yapımcı: Greg Povey. Animasyon Yönetmeni: Chris Perry, Matt Frodsham, DXMIQ, Rita Loura, Nicola Gastaldi, Wang & Söderström, Ben White, Joe Street, Kouhei Nakama.
Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu.

NC: Sanat ve teknoloji arasındaki çizgileri bulanıklaştıran, dijital yaratıcılık ve video oyunu tasarımları gibi temalar üzerine sergiler düzenleyen çalışmalarınızla tanınıyorsunuz. Son on yılda küratoryel pratiğin teknolojiyle ilişkisi nasıl değişti?

CB: Son 10 yılda teknoloji tabanlı çalışmaların küratörlüğünde birçok değişiklik oldu. Pratik bir bakış açısıyla, eserlerin üretimi daha kolay ve daha uygun fiyatlı hale geldi ve sanatçılar daha önce erişilemeyen bir dizi araca artık rahatlıkla erişebiliyor. Bununla birlikte, teknolojiye dayalı çalışmaları sipariş edilmesi ve geliştirilmesi hala zorlu bir alan. Başarılı bir çalışma, teknolojinin kendisinden ziyade daima fikir tarafından yönlendirilir, ancak sanatçılar giderek teknolojinin kendisini ve etkisini eleştirmeye başlıyor.

NC: Küratörlüğün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Robotlar insanların yerine geçecek mi? Bu konunun üretken potansiyelleri, zorlukları ve etik ikilemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

CB: Bu cevaplaması zor bir soru. Bazı ilginç deneyler olmasına rağmen, robotların küratörlerin veya sanatçıların yerini alması yüzyıllar alacak. Robotlar daha yürüyemiyor ve duygusal zekaları yok; sofistike sanat eserleri üretmeleri uzun zaman alacaktır. Sanatçılar, teknolojinin toplumumuz üzerindeki hem olumlu hem de olumsuz etkilerini dile getirmeye başlıyor ve bu eleştirinin gerçekleşmesinden heyecan duyuyorum. Örneğin, algoritmaların kimin için üretildiğini ve nedenini bilmeden ürün satın alma ve belirli şekillerde oy verme konusunda bizi nasıl etkilediğini vurgulayan sanatçı Bill Posters'nin çalışmasına hayranım. Sanatçılar bizi daha derin düşünmeye zorluyor.

NC: Bugünlerde ne üzerine düşünüyorsunuz, çalışıyorsunuz?

CB: Şu anda Londra’daki British Library’nin kültür programının yöneticiliğini yapıyorum. Edebiyat ve edebiyatın toplum üzerindeki etkisini ufkumuzu genişletecek sergiler ve etkinlikler düzenleyerek keşfetmeye çalışıyorum. Şu anda Unfinished Business adlı bir sergi üzerine çalışıyoruz. Serginin konusu kadın haklarının hikayesi. Nisan 2020’de Londra’da olursanız beklerim; sergi şu ana kadar yapılmış olanları anlatırken aynı zamanda yapılması gerekenlere de dikkat çekiyor.

 

YAZAR HAKKINDA
Naz Cuguoğlu, San Francisco’da yaşamakta ve çalışmakta olan küratör ve sanat yazarıdır. Kolektif düşünme ve üretme yöntemleri üzerine odaklanan Collective Çukurcuma küratöryel kolektifinin kurucularındandır. KADIST, The Wattis Institute, de Young Museum, SFMOMA, Joan Mitchell Foundation, Zilberman Gallery, Maumau, ve Mixer gibi kurumlarda farklı pozisyonlarda görev almıştır. Yazıları SFMOMA Open Space, Art Asia Pacific, Hyperallergic, Borusan Contemporary blog, ve M-est.org gibi mecralarda yayınlanmıştır. Küratörlüğünü üstlendiği sergiler The Wattis Institute, D21 Kunstraum Leipzig, Red Bull Art Around Arnavutköy, 15. İstanbul Bienali’nin kamusal programı, Framer Framed (Amsterdam) ve 5533’ün de aralarında bulunduğu farklı mekanlarda gerçekleşmiştir. Lisans eğitimini Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra, yüksek lisansını aynı üniversitenin Sosyal Psikoloji departmanında ve California College of Arts’ın Küratöryel Pratik bölümünde tamamlamıştır. Eş-editörlüğünü üstlendiği kataloglar arasında İskenderiye’den Sonra Tufan (2015), Between Places (2016), ve The Word for World is Forest (2020) bulunmaktadır.

Sayfayı Paylaş