Blog

Alice Sharp İle İklim Değişikliği Ve Güncel Sanat Üzerine Bir Söyleşi

27 Mart 2024 Çrş

İbrahim Cansızoğlu, “Mat Collishaw: Aritmi” sergisinin küratörü Alice Sharp ile iklim değişiminin güncel sanat üzerindeki yansımaları bir söyleşi gerçekleştirdi.

İbrahim Cansızoğlu: Çevre sorunları alanında çalışan Invisible Dust isimli bir oluşumun kurucususunuz. Çağdaş sanat alanındaki küratöryel çalışmalarınızın odak noktasını iklim değişikliği farkındalığı olarak belirlemenizin sebebi nedir? 

Alice Sharp: 2008 yılında British Council tarafından, Oxford Üniversitesi'nden Peter Gingold’un Berlin'de düzenlediği “Tipping Point” başlıklı sanat ve iklim değişikliği konulu uluslararası bir konferansa bağımsız bir küratör olarak davet edildim. Bu olağanüstü etkinlikte, Avrupa'nın dört bir yanından gelen yüzlerce sanatçı ve bilim insanı “Open Space” [Açık Alan] oturumlarına katıldı. Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü'nün bir üyesi olan ve aynı zamanda Başkan Clinton'a danışmanlık yapan muhteşem iklim bilimci Hans Schellnhuber bu oturumda bir konuşma yaptı. Öncelikle, iklimle ilgili karşı karşıya olduğumuz zorlukların büyüklüğünü idrak ettim. Ama aynı zamanda, Berlin'de tanıştıklarım gibi sanatçıları ve bilim insanlarını bir araya getirerek yeni düşünce biçimleri yaratabileceğimi de fark ettim. Invisible Dust oluşumunu tam da bunu yapmak için 2009 yılında kurdum. Invisible Dust'ta çağdaş sanat eserleri ve etkinlikler aracılığıyla “görünmeyeni görünür kılmaya”, dünyanın dört bir yanındaki insanların iklim değişikliği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını ve bu konuyla kişisel düzeyde bağlantı kurmalarını sağlamaya çalışıyoruz.

İC: Invisible Dust'ın misyon bildirisinde, oluşumunuzun önde gelen görsel sanatçılar, yaratıcı teknoloji uzmanları ve bilim insanları arasındaki diyaloğu kolaylaştırma rolünü üstlendiğini vurguluyorsunuz. Bu kolaylaştırma süreçlerinde şimdiye dek karşılaştığınız başlıca zorluklar nelerdi?  

AS: Programımızın hem sanatçıların hem de bilim insanlarının iş birliği yaptığı ve sanatın araçsal olarak görülmediği yöntemlerle oluşturulması benim için hayati önem taşıyor. Birlikte çalıştığım sanatçıları bilim hakkında bilgi edinmeye teşvik ediyorum ancak çok düz şeyler yaratmalarını da istemiyorum. Sanat karmaşık fikirleri iletmede etkilidir çünkü hikayeler anlatabilir veya göze güzel görünebilir; biz insanlar beyinlerimizin yanı sıra duygularımızla da anlarız. Bilim insanları içinse sanatçıya güvenmek, sürprizleri hoş karşılamak ve olaylara karşı farklı bakış açıları edinmek gibi öğrenme süreçleri söz konusu.

İlk on yıl boyunca, iklim üzerine çalışmanın niş bir konu olduğu yönünde sanat dünyasından gelen telkinlerin yarattığı zorluklar yaşadım. Artık günümüzde iklim, sanatçıların fikirlerinde ve yarattıkları işlerde ana akım haline geldi ve sanatçıları global ölçekte bir araya getirmek, deneyimlerimizi yeni izleyicilere ulaştırmak için çok daha fazla uluslararası mecrada çalışabiliyoruz.

Dolayısıyla her aşamada zorluklar var ama yeni fikirlerin gelişmesini seviyorum. Bunlar çok heyecan verici bir süreçler.

Mat Collishaw, “Sonuna Dek”, 2023.

İC: İklim değişikliğinin denizler üzerindeki sonuçları düşünüldüğünde, istilacı yabancı türlerdeki artış, kirlilik ve aşırı avlanma gibi konular sadece Aritmi sergisinde değil, önceki projelerinizde de ilgilendiğiniz konular arasında yer alıyor. Küratöryel çalışmalarınızı akademik araştırmalarla nasıl bütünleştirdiğinizden bahsetmek ister misiniz? 

AS: Sanatçıların her zaman denizle bir yakınlığı vardır ve bu tarih boyunca da böyle olmuştur. Çoğu kültürde en eski destanlar denizle ilgili hikâyeler içerir. Öyle ki her sanat eseri için hangi bilim insanlarını sürece dahil edeceğimize karar vermemizi sağlayan çeşitli faktörler var. Bahsettiğiniz tüm bu sorunlar nedeniyle okyanuslar krizde ve Invisible Dust’ta denizlerimize bakmak için birçok farklı yöntemle çalıştık.

Örneğin 2017'de Hull UK City of Culture etkinliği için düzenlediğimiz Offshore: Artists Explore the Sea isimli sergimizde, John Akomfrah ve Tacita Dean gibi halihazırda projenin parçası olan sanatçıların denizin "yabanıllığını" keşfeden eserlerini, Mariele Neudecker'in deniz biyologlarıyla birlikte çalışarak Derin Deniz hakkında ve Saskia Olde Wolbers'in petrol tabakaları üzerine ürettiği yeni sipariş işlerle birleştirdik. 2018 ve 2019 yılları arasında gerçekleşen "For Now We See the See" programı kapsamında, iki film yapımcısı Margaret Salmon ve Ed Webb-Ingall’ın yanı sıra İskoç Deniz Bilimleri Derneği ile birlikte çalışarak "Deniz Koruma Alanları"nı inceledik. Program, belirli balık türlerinin avlanamadığı okyanusun bu bölümlerinin biyolojik çeşitliliği nasıl desteklediğini ve aşırı avlanmayı nasıl önlediğini; aynı zamanda balıkçıların bakış açısından nasıl görüldüğünü araştırdı. Mümkün olduğunca toplumun tüm kesimlerini bir araya getirmeye, onlarla yan yana olmaya çalışıyoruz.

Şu anda Norveç'teki Bergen Üniversitesi'nde oşinograflar, uzay bilimciler ve deniz biyologlarıyla birlikte Körfez Akıntısı’nın [Gulf Stream] iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini incelemek üzere yeni fikirler geliştiriyorum. Körfez Akıntısı, dünyadaki hava sistemlerinin büyük bir kısmını etkiliyor. Bilim insanlarını sanatçılarla bir araya getireceğiz ve bunun nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyorum.

İC: Yeni sanatsal keşifler iklim değişikliği konusunda farkındalığı artırmada ne ölçüde etkili oluyor ve izleyicilerin bu tür projelere verdikleri tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?  

AS: Benim deneyimim, sanat eserlerinin insanların bakış açılarını gerçekten değiştirebildiği yönünde. Örneğin 2009'dan bu yana Londra'daki hava kirliliği üzerine projelerde pek çok sanatçıyla birlikte çalıştım. İnsanların düşüncelerinde gerçekten büyük bir değişim olduğunu ve bu değişimin de hava kirliliğini ve trafik sıkışıklığını azaltan politikaların uygulanmaya başlamasına yol açtığını görebiliyorum.

Okyanuslar, iklim değişikliğinin kendisi de dahil olmak üzere insan etkilerinden kaynaklanan bir kriz içinde. Denizlerimizdeki bu ısınmanın, beyazlaşan ve yok olan mercanlar gibi canlılar üzerinde yıkıcı etkileri var. Bilim insanlarının, hepimizi etkileyecek ciddi araştırma alanlarını halka ulaştırmaları pek de kolay değil. Örneğin, bilim insanları iklimin nasıl değiştiğinin ana göstergelerinden biri olarak okyanus yüzey sıcaklığını kullanıyor. Bu bilgiyi toplumla nasıl paylaşıyorlar? Benim için önemli olan, sanat eserlerinin izleyiciler için yeni fikirler yaratarak yaratıcı düşüncelere ilham vermeleri ve denizlerden çok uzakta yaşayan insanlara okyanusu önemsemeleri ve sevmeleri için imkân tanımalarıdır.

“Mat Collishaw: Aritmi”,
sergiden görünüm, 2023

İC: Borusan Contemporary'deki Mat Collishaw: Aritmi sergisini küratöryel yolculuğunuzda nasıl konumlandırıyorsunuz?

AS: Yapay zekânın iklim değişikliğindeki rolüne giderek daha fazla ilgi duymaya başladım ve Mat'in doğayla olan ilişkimizi keşfetmek için yapay zekâyı ve robot teknolojilerini gayet akıllıca kullanmasından gerçekten keyif alıyorum. İklim değişikliğini ve doğal dünyayı, tarihi ve mevcut felaket tahminlerinin karmaşıklığını göz önünde bulundurarak araştıran dünyanın en iyi sanatçılarından biriyle çalışmak müthiş bir fırsattı. Borusan Contemporary'nin harika ekibiyle çalışmak da çok keyifliydi! 2008'den bu yana aralıklarla çalıştığım İstanbul'u çok seviyorum ve bu yüzden İstanbul’un yerel bağlamını gündeme getirmek istedim. Borusan Contemporary’de gerçekleştirdiğimiz proje kapsamında, balıkları ve diğer hayvanları öldüren alg patlamalarına neden olan iklim değişikliği ve kentsel kirlilik sorunları hakkında bilgi edindik. Bunun yanı sıra Mat ve ben, sözünü ettiğim sorunlara kaynaklık eden biyolojik faktörleri anlamak için İstanbul Üniversitesi'nden bir deniz biyoloğu olan Muharrem Balcı ile sohbet ettik.

İC: Collishaw'un eserlerinde iklim krizini ele alış biçimini bugüne kadar iş birliği yaptığınız diğer sanatçıların yaklaşımlarıyla nasıl karşılaştırırsınız? Mat Collishaw'un eserlerini çevresel meseleler üzerine önerilen söylem açısından farklı kılan nedir?

AS: Mat, iklim değişikliğini şu anda nasıl gördüğümüz konusunu sanat ve bilimin tarihsel bağlamına taşımada son derece becerikli. Mat'in Albert Dürer ve onun yabani otlarla ilgili gravürlerinin yanı sıra Ernst Haeckel'ın mikro deniz canlıları çizimleriyle bir araya getirdiği Mahşerin Dört Atlısı’na odaklanmaya yönelik tercihleri beni çok heyecanlandırdı. Bu, Rönesans döneminde ve on dokuzuncu yüzyılda doğa üzerine öne sürülen düşüncelerin gerçekten harika bir iç içe geçişiydi. Mat’in yeni zoetrop yerleştirmesi ve videoları hem olağanüstü hem de çok dramatik. Sonuna Dek başlıklı eseri ise gerçekten duyguları harekete geçiriyor.

Bence Mat’in bunları yapma biçimi çok orijinal. En iyi sanat sorular sorar ve izleyicinin bunları anlamak için düşünmesi gerekir. Bence Aritmi bunu yapıyor. İçinde bulunduğumuz durum karmaşık. İklim değişikliği konusunda ne yapacağız? Bu bir felaket mi olacak? Bu karmaşanın içine doğan çocuklarımız ne düşünüyor? Buna hazır mıyız ve kendimizi kurtarabilir miyiz? Mat'in çalışmaları bu hayati soruları gündeme getiriyor.

İC: Mat Collishaw: Aritmi sergisinin basın toplantısında Kantçı düşünceyle ilgili tartışmaları ve soruları gündeme getirdiniz. Post-modernizmin yıkıcı entelektüel ikliminin zayıflamasının ardından bilimsel düşünceye ve Aydınlanma ideallerine doğru bir dönüş olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer böyleyse, neden?

AS: Evet, benim bakış açıma göre Kantçı düşünce doğal dünyamızı anlamak için önemli. Kant'ı takip eden Wolfgang Goethe ve Alexander von Humboldt ve aslında dünyadaki çoğu yerli halk gibi ben de doğadaki her şeyin birbiriyle ilişkili olduğuna, havanın, doğanın, doğal sistemlerin ve biz insanların da bunun bir parçası olduğumuza inanıyorum. Hükümetlerimiz iklim değişikliğinin hava durumunu, selleri, sıcak hava dalgalarını ve doğayı nasıl etkilediğini görmezden geldikçe, politika yapıcılara sorular sormak isteyecek ve sorunları çözmemize yardımcı olmaları için bilim insanlarına yöneleceğiz. Ancak bu bilim insanlarının çalışmalarını bir boşlukta değil, Kant'ın dediği gibi “kendi” deneyimlerinden yola çıkarak yürüttüklerini anlamak hayati önem taşıyor, eğer çalışmalarımızda sanat ve bilimi yakınlaştırabilirsek bilimsel bilgiyi değiştirmemizi ve ondan bir şeyler öğrenmemizi sağlayacak yeni bir anlayış yaratabiliriz.

Postmodernizm son zamanlarda belirgin bir şekilde distopik ve bozguncu bir atmosfer yarattı ve bu havayı oluşturan düşünceler kesinlikle her yerde fazlasıyla mevcut. Bence Mat'inki gibi sanatın en iyi örnekleri, doğanın parçası olan insanlar için saygı ve değer üretmemizi sağlıyor, iklim değişikliği konusunda sırf endişe yerine güçlü bir harekete geçme duygusu yaratıyor. Kant'a dönmek, bilimi dar ve otoriter bir kesinlik arayışından ziyade özgürleştirici ve paylaşılan bir sorgulama süreci olarak daha iyi anlamamızı sağlıyor. Örneğin, yakın zamanda Norveç'in Bergen kentindeyken Körfez Akıntısı’nın Kuzey Kutbu'nu daha da ısıttığını ve eski deniz buzlarını parçaladığını öğrendim ve aklıma Caspar David Friedrich'in Buz Denizi tablosu geldi. Aydınlanma ideallerinden ve onları takip eden sanatçılardan yararlanmanın geleceğimiz için elzem olduğunu söyleyebilirim.

 

YAZAR HAKKINDA
İbrahim Cansızoğlu
İbrahim Cansızoğlu, İstanbul’da yaşayan sanat yazarı ve araştırmacı.
Lisans eğitimini burslu öğrenci olarak devam ettiği Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümünde tamamladı. Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Bölümünden hareketli görüntü estetiği üzerine hazırladığı yüksek lisans teziyle mezun oldu. Tezinden yola çıkan araştırmalarını University of Reading, University of Hertfordshire ve University of Winchester’da düzenlenen konferanslarda sundu. London Film Academy’de eğitim gördü. İzmir Ekonomi Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültelerinde film, görsel teori, görsel kültür ve güncel sanat üzerine dersler verdi. 
2012 -2015 yılları arasında Galeri Nev İstanbul’da çalıştı. 2017 yılında Protocinema Yükselen Küratör Serisi kapsamında ve bağımsız projelerde küratörlük görevi üstlendi. Sanat Dünyamız ve Art Unlimited dergilerinde yazılar ve röportajlar yayınlamaya devam ediyor. Çevrimiçi sanat yayını Argonotlar için yazmayı sürdürüyor.

Sayfayı Paylaş